Oyuncak, Büyümek ve Kurtuluş: Barbie


"Since the beginning of time, since the first little girl ever existed, there have been dolls."

Oyuncak. Aslında ülkemizde pek önemsenmese de oyuncaklar hayatımızı şekillendirir. Gelecekteki ilgi alanlarımızın, hatta mesleklerimizin bile şekillenmesinde etkileri vardır. Barbie de, bu etki dolayısıyla yıllarca farklı sebeplerden tartışma konusu olmuş ve bu tartışmaların etkisiyle sürekli değişerek günümüze gelmiş oyuncak türlerinden biri. Genelde kızların ilgisini çekmek üzere gerçeklikten çok uzak bir fizik yapısına sahip olan Barbie'ler, tıpkı filmde anlatıldığı gibi son yıllarda daha gerçekçi modellere evirildiler. Artık çok daha gerçekçi fiziksel yapılarıyla kız çocuklarının hayallerini süsleyebilecek mesleklere sahip oyuncak bebeklere dönüştüler. Ve filmin anlatmak istediği sorun da tam olarak burada başlıyor: Barbie'lerin eski modellerin aksine artık küçük kız çocuklarına hayal kurdurtması, onları bir gün devlet başkanı olabileceklerine ya da nobel ödülü kazanabileceklerine inandırması, günümüzün toplum yapısında bu hayalleri gerçekleştirmenin ne kadar zor olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Yani evet, Barbie'ler artık küçük kızlara gerçekleştirilmesi imkansız saçma sapan dış görünüş hayalleri kurdurmuyor. Ancak kurdurdukları yeni hayaller her ne kadar olumlu olsa da, 'gerçek hayat'ta gerçekleştirmesi yine imkansıza yakın hayaller oluyor. Üstelik filmde de Barbie'ler bu değişim sayesinde gerçek hayatta artık kadınların istedikleri bütün mesleklere sahip olup, bu alanlarda en üst noktaya çıkabileceklerine inanıyor. Tıpkı onlarla oynayan çocuklar gibi. 

"Do you guys ever think about dying?"

Büyümek. Pek çok filme konu olmuş ve olmaya da devam edecek olan kavram. Lady Bird'de çok daha açık bir şekilde bu temayı ele alan Greta Gerwig, Barbie'de biraz daha sembolik bir anlatımla yine bu konuya değiniyor. Çocuklara en sık sorulan sorulardan biri büyüyünce edinecekleri meslektir, fakat genelde verdikleri cevaplarla ileride sahip oldukları meslekler birbiriyle hiç uyuşmaz. Çünkü büyüyünce, çocuklar bu hayallerini gerçekleştiremeyeceklerini anlarlar. Tıpkı Barbie'nin yetişkin düşünceleriyle ve fiziksel özellikleriyle tanışmaya başladıktan sonra, gerçek hayata giderek kadınların aslında hiç hayal ettiği konumlarda olmadıklarını fark etmesi gibi. Ona hayal kurduran oyuncaklarıyla oynamayı bırakıp büyümeye başlayan ve hayatın adil olmayan gerçekleriyle tanışan her kız çocuğunun yaşadığı süreç aslında filmdekine benziyor. Ve Barbie'nin gerçek hayatla tanıştığı zaman yaşadığı, şakayla karışık anlatılan, bütün korkunç olaylar da büyürken maruz kalınan deneyimler. Bu yüzden film, bir bakıma artık hayal dünyasından çıkıp acı gerçeklerle tanışan bir kızın hikayesi. Üstelik tıpkı topuklu ayakkabı ile sandalet arasında seçim yapması istenen (Matrix göndermeli) sahnede olduğu gibi, Barbie, yani kız çocuğu gerçek hayatla tanışmak istemese bile buna mecbur. Çünkü büyümek kaçınılmaz. 


"Basically, everything that men do in your world, woman do in ours."


Kurtuluş. Aslında Barbie her ne kadar başta kurtuluşu, hayal dünyasından hiç çıkmamış olmak ve yani aslında büyümemek olarak görse de filmin sonunda farklı bir kurtuluş yöntemini benimsiyor: Her şeyi mükemmeleştiremesek bile elimizden geldiğince iyileştirmek. Son yarım saate girerken aslında filmin bocaladığını ve o ana kadar derdini çok iyi anlatsa da, bu derde yapıcı bir çözüm bulamadığı için konuyu çok dağıttığını belirtmek gerek. Bunun ipuçları Ken'lerin savaşı olarak nitelendirilen sahnelerin gereksiz uzaması ve aslında gerçek hayata dair pek fazla sonuca ya da çözüme ulaşmadan filmin sonlanması. Ayrıca Barbie'nin hikayesi tıkandıkça, çözüm olarak odağı biraz daha Ken'e çeviriyor film. Tabii ki bu çözüm yeterli olmuyor. Ancak buna rağmen, filmin işaret ettiği bir kurtuluş mevcut, üstelik bu kurtuluşun temelleri feminizmde yatıyor. Filmin başında hayal dünyasındaki Barbie'ler istedikleri her role sahip olabiliyorken, Ken'ler hep arka planda kalan vasıfsız kişilikler olarak yer alıyor. Aslında gerçek hayatta kadınların yaşadığı eşitsizliğin bir karşılığını yaşıyor hayal dünyasındaki Ken'ler. Ve her şeyi düzeltmenin ilk adımı da hayal dünyasına dengeyi getirmekte oluyor. Çünkü dengenin ve eşitliğin geldiği her ortamda, bütün çocukların kurdukları hayalleri gerçekleştirmesi hiç de o kadar zor olmayacak. Bu yüzden film öncelikle hayal dünyasında eşitliği sağlıyor ve bir bakıma o ortamı mükemmelleştiriyor. Çünkü her şey, önce hayal etmekle başlar. Ancak tabii ki bu eşitliği gerçek hayatta gerçekleştirmek şimdilik çok zor. Bu yüzden film o konuda herhangi bir çözüm dillendirmese de, ana karakterimiz olan Barbie insan olmayı seçiyor. Bunun ona nasıl değişiklikler ve zorluklar yaşatacağını bilmesine rağmen, yaşaması çok daha kolay olacak olan hayal dünyasında kalmayı reddediyor: Çünkü gerçek hayatı henüz mükemmelleştiremeyeceğinin farkında olsa bile, onu iyileştirmek için elinden geleni yapması gerektiğinin de bilincinde. 


"Humans have one ending. Ideas live forever."

...